20 Haziran 2011 Pazartesi

DERDİM GÖTÜMDEN BÜYÜK!



  “Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Enstitüsü (DİSK-AR) tarafından hazırlanan Mart 2011 İstihdam Raporu'nda, işsiz sayısının 2003-2010 yılları arasında, 1993-2000 yıllarına göre 2 kat, üniversiteli işsiz sayısının ise 3 kat arttığı belirtilerek, güncel işsizlik oranının yüzde 17,68, işsiz sayısının ise 5 milyon olduğu bildirildi.” Tırnak işaretlerinden de anlayacağınız üzre bu alıntı haber 17 Haziran 2011 tarihinde tam da benim öğretmenlik işimin bittiği gün yayınlanmış olmalı ki çünkü 16 Haziran tarihinde işsiz sayısı 4.999.999 iken benimle beraber toplamda 5 milyonu buldu. Peki, istatistikler içinde yeni mezunların oranı var mı? Büyük ihtimal o da yılsonunda netleşir.

     Ulan “lisans mezunu” olup evde iş ilanları sitelerine CV bırakacağınıza, haftanın 7 günü farklı semtleri gezen pazarlarda don satın, sutyen satın; ne bileyim “domates, biber, patlıcan...” diye bağırın eminim daha fazla para kazanırsınız. Komşularınızın “Sen daha bir iş bulamadın mı?” sorularına ayaküstü maruz kalmamak için “Abla, ben pazarda don satıyorum hem de çok iyi para bırakıyor hatta yarın yeni mahalledeyiz” derseniz komşunuz bile eminim yarın don almak için yanınıza uğrayacaktır. Hem bu şekilde vatana, millete, komşuya hayırlı birer evlat olursunuz. Bok mu var sanki dört yıllık üniversite mezunu olmakta?

     Devletin de maşallahı var hani! Yakında bizim köyde de üniversite açılırsa hiç şaşırmam; hatta kazı atma törenine katılır, ilerde kendileriyle beraber çalışmaktan gurur duyacağımı dile getirip gözüme ilk kestirdiğim fiyakalı birine CV’mi tutuşturur, “Bu sizde kalsın, malum ilerde ilan falan verirseniz kimseyi aramayın, ben varım diyip telefon numaramı yüksek sesle anırırım. Zaten devletin eğitim politikalarına hiç değinmeyeceğim malum her şey ortada. En iyi üniversitemiz bile ilk beş yüzdeyiz diye göbekler atıyor. Aferin size! Sizin o küçümsediğiniz Orta Doğu ülkeleri ilk yüzde yer almayı başardı. Siz iyisi mi makale yazarken burnunuzu karıştırın veyahut parmağınızı göbek deliğinize sokup sonra bir koklayın, nerde olduğunuzu o zaman fark edeceksiniz! Siz sayın profesörler, yandaşlarınızı kendi bünyenizde yetiştirmek için duyurduğunuz ilanlarda sadece “ad” ve “soyadını” yazmayı unuttuğunuz yeğenlerinizi akademisyen olarak işe almaya devam edin. Çok beklersiniz dünyada en iyi 100 üniversite arasına girmeyi. Olur da ilk yüze girerseniz haber verin de bir tebrik koyayım size e- posta adresimden.

     Yoğun bir iş maratonundan sonra an itibariyle kariyerli işsizler arasına girmeye hak kazandım. Uzun zamandır devam eden kariyer belirsizliğim doruklara çıkmış durumda. Bunu sonlandırmaya çalışan yakın arkadaşımın teklifini reddetmek zorunda kaldım. Aslında sadece bir ön başvuru yapmamı istemişti. Pozisyon olarak havaalanında özel bir şirkete bağlı olarak anonsçu istihdam edilecekmiş, “Gel sınava gir şansını dene” dedi. Biraz daha işin detayına inince döküldü, yani o formalite icabı. Sana ayak işlerini falan yaptırırlar, elin liselisi emirler yağdırır, sen de yapmak zorunda kalırsın” gibi cümleler kurdu. Bak sen! Kalk sen Cenevreli dilbilimci ve gösterge bilimci Ferdinand de Saussure’ün ”dil” kavramına ilişkin köklü ve uzun süredir dilbilimini etkileyen görüşlerini bil, Chomsky’nin dil ile ilgili savunduğu düşünceleri öğren, Sigmund Freud’un kuramlarını kendi yeğenin üzerinde ayrıştır, Çağdaş Amerikan Edebiyatı öncülerinin yazılarını analiz et, o da yetmedi reklamlardaki dilbilimsel söylemleri bul, pragmatiks (konuşma kuralları kavramı) çalış, Lakoff oku, Shakespeare sonelerini hatmet, Emily Dickinson şiirlerindeki metaforları keşfet sonra da kalk git elin adamının fotokopilerini çek. Lan ben o işi ortaokul mezunuyken de yapardım Allahsız!

     Ne yazık ki Türkiye’de her 10 kişiden 9’unun kendi alanı olmadığı işi yaptığı gerçeğini göz önünde bulundurursak Türkiye’de sigara içme oranının Avrupa ülkelerine oranla neden bu kadar yüksek olduğunu anlamak kaçınılmaz olur. Wanna smoke? (Sigara içmek ister misiniz?) Aslında ne yazık ki ben de bu oranın içinde yer almaktayım.

     Ne yani yazın tatile çıkacağımı falan mı düşünüyorsunuz? “Yılda bir defa, daha önce gitmediğiniz bir yere gidin” diyor elin düşünürü, ulan ücretli maaşımla üst mahalleye çıkamıyordum, kimi kandırıyorsun yahu? Hem 8 ay boyunca “Şimdi eşim dostum beni kadroluyum biliyor; ücretliyim hiç kimse bilmiyor” şarkısını mırıldandım; şimdi kalkıp tatile mi gideceğim, peh?

     Düşünebiliyor munuz, millet “google,” “facebook,” “twitter” gibi siteleri ana sayfa yaparken ben “yök.gov.tr” sitesini ana sayfa yapmış durumdayım. Sık kullanılanlara da sırasıyla “ab.ilan,” “secretcv.com,” “kariyer.net,” “memurlar.net” gibi siteleri dizmişim. Sabah akşam yök’ün akademik ilanlar sayfasını F5’e presslemekten parmağım da F5 izi çıkmış durumda. Neden diye soracak olursanız beklediğim ilan çıkacak da, ben de o ilana başvuracağım diye bu azim ve sabır!

     Son birkaç aydır hayatım iyice motonlaşmış durumda bunun en büyük kanıtı Türk kası olarak adlandırılan balkonum yani göbeğim. İyice yağlandım bağlandım, burnum deseniz hala yerinde küçüleceği yok, dişlerim de İstanbul’un çarpık kentleşmesini aratmayacak düzeyde -belki başbakanın İstanbul ile ilgili projesi bana da uğrar, ben de kurtulmuş olurum bu dertten- kim bilir, boyum deseniz yerinde sayıyor, ha bir de bütün bunların üstüne işsiz oluşumu da katarsak hakikaten derdim götümden büyük!

Not: Hayatın sana dağıttığı eli oynamak zorunda kaldığın anlar var; geri kalan her şey için  “mastercard” pardon “işsizcard” demek istemiştim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder